6 Ocak 2010 Çarşamba

Allah'ın Kadına Rahmeti ve Adaleti: Zıhar Mevzuu

   Bugün, bir hatim-i şerifde payıma düşen, okumam gereken bir kısmı meâli ile birlikte okuyayım diyerek Hayrât Neşriyat İlmî Araştırma Merkezi'nin "Kur'ân-ı "Kerîm Ve Muhtasar Meâli"ni açıp Mücâdele sûresini meâli ile birlikte okumaya başladım. Yakın zamanlarda bir muhabbet içerisinde konusu geçen "eşin, zevcesini annesine benzetmenin veyahut 'senin kucağın bana annemin kucağı gibidir/ sen bana annem gibisin' demesinin önemli bir günah ve nikahın düşmesine kadar yol açabilecek bir büyük söz" olduğu konusu, ikinci âyette karşıma çıktı. Daha yeni bahsetmiş olduğumuz bu konuyu, hakkında Kur'ân'da geçen hükümleriyle birlikte ele alarak asıl ve en kesin kaynaktan öğrenelim istedim.
   Evet, Mücâdele sûresinin 2. âyetinde şöyle geçiyor:


  "İçinizden kadınlarına zıhar* yapanlar (bilmelidirler) ki, onlar (o kadınlar) kendi anaları değildir. Çünki onların anaları, ancak onları doğuranlardır. Şübhesiz onlar, gerçekten çirkin ve asılsız bir söz söylüyorlar. Muhakkak ki Allah, elbette Afüvv (çok affedici)dir, Gafür (çok bağışlayan)dır." (58/2)


  Âyette geçen "zıhar" ise muhtasar meâlde Ahzab sûresinde de geçen zıhar kelimesinin altında açıklanmış. Şöyle ki :
  *"Zıhar: Eşinin bir uzvunu anasının a'zasına benzetmektir. Câhiliye devrinde iken bir kimse eşine meselâ: "Senin sırtın, anamın sırtı gibidir" dediğinde artık eşini kendi anası gibi sayar ve böylece ona yaklaşmazdı. bazen bu bir boşanma sebebi de olabiliyordu. Daha sonra İslâmiyet bu hükmü kaldırmış, cezâ olarak da keffâret hükmünü getirmiştir."


  Yani, daha önceleri eşten kesin olarak ayrı kalmaya neden olabilecek kadar ciddi bir eylemmiş zıhar yapmak. Ancak rahmeti sonsuz Rabbimiz, insanların dillerine her zaman yanlış şeyler söylemeyebilecek kadar hakim olamayacaklarını; ve sonra söylediklerinden pişman olup geri dönmek isteyeceklerini bildiğinden, zıharın neticesinde eşten ayrılmak şartını ortadan kefaret karşılığında kaldırmıştır.


  Ancak dikkat edilirse zıharı câhiliye dönemi âdeti sayıp tamamen de yok saymamıştır. Bundaki hikmetin ise Rabbimizin Cemâl esmâsını tecelli ettirdiği "kadın"ların, eşlerinin bu söylem ve davranışları neticesinde kalblerinin ve onurlarının yaralanacağını bilmesinden olduğunu düşünüyorum. Çünkü kadınların fıtratında eşlerine her daim hoş ve alımlı görünmek isteği vardır. Ve onlardan da bu yönlerine karşılık iltifatlı davranışlar, güzel sözler ve yakın bir alâka beklerler. Hiçbir kadın kendisinin; eşinin annesine ve dolayısıyla zevcelik gibi bir yakınlığın haram kılındığı bir kişiye benzetilmesinden hoşnut olmaz. Çünkü bu tabirler kullanıldığında kadının kalbinde artık eşine karşı alımlı olmadığı, eşinin onu istemediği duyguları şiddetli bir şekilde uyanır. Şu âyetin ilk cümlesindeki tabirin hoşluğuna bakınız:
  "Allah, bir adamın içinde iki kalb kılmadı. Ve kendilerine zıhar yaptığınız zevcelerinizi, analarınız saymadı. Evâdlıklarınızı da  öz oğullarınız (gibi) kılmadı. Bunlar sizin ağızlarınızdaki sözünüzdür. Hâlbuki Allah, hakkı söyler ve doğru yola O hidâyet eder." (33/4).
  Zıhar yapmak hafife alınacak bir olay olmamakla beraber, hüküm Allah'ındır. Cahiliye döneminde insanların kendi kendine koyduğu hükümlerin (zıhardan sonra eşini gerçekten annesi gibi saymak) bu âyetle geçerliliğinin kaldırıldığını ve de Allah'ın bizi, "siz öyle söylediniz diye Allah onları sizin analarınız saymadı" diye ikaz ettiğini görüyoruz. 





   Belki erkeğin dikkatsizce veya bilinçsizce söylemiş olabileceği bu kelimeler kadının iç dünyasında fırtınalar koparıp onu derin bir ıstıraba sürükleyebilir. Rabbimiz yarattığını en iyi bilendir. Kadının dikkatsizce dahi söylenmiş olsa böyle bir söyleme maruz kalması durumunda Allah, kadının hakkını, incinen duygularını müdafaa etmek için zıharı reddetmemiş, aksine hafif sayılmayacak kefaretler ile bedel ödetmek istemiştir. Ancak eşin pişman olabileceği ihtimali için de, zıhar neticesinde kesin olarak eşten ayrı kalmak zihniyetini de yasaklamıştır. Allah ne Rahman ve Rahim'dir...
   A'raf suresi ve akabinde bu ayetle ilişkili olarak muhtasar meâlde haşiye olarak işaret edilen Risale-i Nur'dan şu bölüme nazarlarınızı çekmek isterim:


  "Sizi tek bir nefisten (Âdem'den) yaratan ve ondan da gönlü ısınsın diye* eşini (Havvâ'yı) yaratan O'dur. (...)" (7/189)


  *"İnsanın en fazla ihtiyâcını tatmîn eden, kalbine mukabil bir kalbin mevcud bulunmasıdır ki, her iki taraf sevgilerini, aşklarını, şevklerini mübâdele etsinler (değişsinler) ve lezâizde (lezzetlerde) birbirine ortak ve gamlı ve kederli şeylerde de yekdiğerine muâvin ve yardımcı olsunlar. Evet, bir işte mütehayyir (şaşkın) kalan veya bir şeye dalarak tefekkür eden (düşünen) adam, velev (ister) zihnen olsun; birisi gelsin, kendisiyle o hayreti, o tefekkürü paylaşsın ister. Kalblerin en latîfi (hoşu), en şefîkı (şefkatlisi); kısm-ı sânî (ikinci kısım) ile ta'bir edilen kadın kalbidir." (İşârâtü'l-İ'câz, 197-198)


   Bunların üzerine söylenecek söz sanırım kalmıyor. Bir de zıharın kefareti ile ilgili âyetleri belirterek konuyu sonlandıralım.  Zıharın ödenmesi çok da kolay olmayan, yani konunun  bize ne kadar ciddi olduğunu bir kez daha vurgulayan, kefaretleri ile ilgili âyetler:


   "Kadınlarına zıhar yapıp da sonra söylediklerinden dönenlere, o takdirde birbirleriyle (kadınlarıyla) temâs etmeden önce bir köle âzâd etmek (borcu vardır). İşte siz, bununla nasihat ediliyorsunuz. Ve Allah, ne yaparsanız hakkıyla haberdâr olandır." (58/3)
   "Fakat (buna imkân) bulamayan kimseye, o takdirde birbirleriyle temâs etmeden önce ard arda iki ay oruç (tutma mecburiyeti vardır). Artık (buna da) güç yetiremeyen kimseye ise, (sabah-akşam) altmış fakiri doyurma (keffâreti vardır). Bu (hafifletici hükümler), Allah'a ve Resûlüne îmân etmeniz içindir. Bunlar, Allah'ın hudûdudur. (Bu hükümleri inkâr eden) kâfirler için ise, (pek) elemli bir azab vardır." (58/4)


   Ve devamında Kur'an-ı Kerîm'de sık geçen ikazlardan biri tekrar ediliyor:


"Şübhesiz ki Allah'a ve Resûlüne karşı gelenler, kendilerinden öncekilerin (rezil olup) helâk edildiği gibi helâk edileceklerdir; çünki doğrusu (biz) apaçık âyetler indirmişizdir. Ve kâfirler için, (pek) aşağılayıcı bir azab vardır." (58/5)


  Zıhar konusunun hemen ardından "helâk edilmek" gibi bir uyarıya muhatap oluyorsak bu gerçekten ciddi ve dikkat edilmesi gereken bir konudur. 
Allah'ın hükümleri açık ve kesindir. 
Görebilen gözlere...


Selametle...
Handenur~
                                                                    Fotoğraf Fotokritik'ten alıntıdır.

6 yorum:

tosbagalar dedi ki...

Çok güzel ve aç olduğumuz konulara değiniyorsunuz. Ben tavaffuf hayranıyım özellikle Mevlana ve Yunus Emre
Ama bilgilerim yarım yamalak nereden başlayım öğrenmeye bilemiyorum.
Mesneviyi bahsediyorlar internetten birkaç yerden okumaya çalıştım ama beni içine çekmedi muhakkak anlayamamışımdır.
Nasıl bir yol izlemem konusunda yardımcı olursanız sevinirim

Urfa Tutkunu dedi ki...

Cenab-ı Hak kadının narinliğini bildiği için onu her yönde nasıl da korumuş, gözetmiş. Kadın hazinesinin incitilmemesi/yağmalanmaması için ne güzel hükümler koymuş. Uymak nasip olsa keşke herkese.
Sözler Üstad Hazretleri'nin eşsiz anlatımıyla birleştirilince daha da bir manidar olmuş. Bu güzel paylaşım için teşekkürler.

sarmaşık dedi ki...

tosbagalar, blogunuza uzunca bir fikir yazdım umarım istifade edersiniz.

Aslıhan, marifet bizde değil dostum, güzel sözler önceden söylenmiş zaten..sağolasın...

Jibek dedi ki...

Handenurcum değindiğin Hassas konuya bir eklemede ben yapmak istedim canım.

Zıharın kelime manalarından biri de teşbihtir, dolayısıyla yiyecekleri de insan uzuvlarından birine benzetmek günah olduğu gibi benzetilen o yiyeceği yemek de mekruh olur.

Konuyu bir hikayecikle bağlayayım.

Halktan bir adam, evliyahullahı ziyarete giderken edeben yanında hediye olarak tavuk götürmeye karar vermiş, hanımıyla beraber tavuğunu kesip tüylerini temizlerken, hanımına dönerek bu tavuğun butu seninkilere benziyor demiş.
Evliyanın huzuruna varınca, keramet sahibi evliya adama, senin yaptığın zıhardan haberdarız ondan sebep bu et mekruh oldu yemeyiniz. buyurmuşlar.

Yiyecek içecekelrimizin helallik konusunda ne derece hassasiyet göstermemiz bu konu ilede karşımıza çıkmış oldu.

Muhabbetle hayr dolu cumalar dilerim.

tosbagalar dedi ki...

sevgili handenur evet yazdıklarını okudum çok teşekkür ederim. Kitapların siparişlerini verdim bile... Ayrıca çalışmayan anne yorumlarınada aynen katılıyorum ama hayat şartları maalesef diyelim.

sarmaşık dedi ki...

Jibek çok faydalı bir katkı oldu, ben bunu bilmiyordum Allah razı olsun.

Selametle..


"tosbagalar", ben teşekkür ederim fikir verebildiysem ne iyi...

Related Posts with Thumbnails